The Exhausting Reality of Novel Transmigration
Romanlara Reenkarne Olmaktan bıktım.
Siz de bıkardınız, özellikle de bunu dördüncü kez yapıyorsanız. Bu sefer başroldeki kadının kötü ablası oldum.
“Ahh, bundan çok sıkıldım.”
Yine bu hayatın da heyecan verici olmayacağından emindim. Daha önce de basit hayatlar yaşamıştım, sonra ölmüş ve bir sonrakine geçmiştim.
Ama neden bu sefer biraz farklı?
“Neden ikinci yaşamımda sahip olduğum yetenekleri kullanabiliyorum?”
‘Başroldeki kadın neden beni bu kadar rahatsız ediyor?’
Bu romanın kahramanı Alicia’nın kaderinde fakir ve bir deri bir kemik bir hayat yaşamak vardı. Ancak, onun bu romanın gerçek kahramanı olduğunu düşünürsek, bu şekilde çamurda yuvarlanmasına izin veremezdim. Onun kaderini değiştirmek için elimden gelen her şeyi yapacaktım.
“Küçük kardeşim, bu sefer başrol olma.”
Amacıma ulaşmak için [Mob-Alicia Projesi] olarak adlandırılan bir proje aracılığıyla, erkek başrolün ağabeyini işe aldım.
Cassion Carter.
Erkek başrol tarafından neredeyse öldürülen -hayır, öldürülmesi kaderinde olan- kötü adamdı.
“Eğer yaşamak istiyorsan, bana bir söz ver.”
Sanki avlanmış ve tek başına ölüme terk edilmiş vahşi bir hayvan gibi, inanılmaz bir güçlükle nefes alıyordu. Zavallı adamın yüzüne doğru uzandım, yanağını okşadım ve hafifçe fısıldamak için eğildim.
“Eğer seni kurtarırsam…”
Kız kardeşimi korumak için kendi hayatını ortaya koy.